• Tıbb-i Nebevi
    • Sitemize Hoşgeldiniz
Tıbb-i Nebevi

   

Salihlerle Beraber Olmak

SALİHLERLE BERABER OLMAK

“Sur’a da üfürülmüş böylece onları bütünüyle bir araya toplamışızdır.” (Kehf,99)

Bu ayette anlaşılan mana şudur: Olay kesinlikle vuku bulacağı için sanki olmuş bitmiş gibi anlatılmaktadır. Sur’a üflendiği zaman öyle pişman olacağız ki, o pişmanlığı ancak Allah bilir. Amel işlemek için 1 dakika hatta 1 saniye bile çok önemli gelecektir. Ama o zaman iş işten geçmiş olacaktır.

İnsanlar için yeryüzünde önemli olan doğru yol ve istikamettir. O yüzden bu istikamette ilim okumak ve okunan ilimle amel etmek lazımdır. Fakat insan, ilmi ile amel etmediği sürece hiçbir menfaat elde edemez. Onun için Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Ya Rabbi, faydasız ilimden sana sığınırım.” (Tirmizi, Nesai)

İlim ile amel etmek başlangıçta zordur ancak sabır ile Allah’a dua ettikten sonra Allah yardım eder. Namaz kılmak, oruç tutmak ve Hacca gitmek zahiri amellerden olduğu için yapması kolaydır.

Bir de manevi ilimler vardır, bunlarla amel etmek zordur. Mesela kıskançlık ve riya(gösteriş) Allah’ın hiç sevmediği huylardır. Ancak bunlar zahiri (görünürdeki) görünmez. İslam dininin manevi hükümlerini yerine getirmek Allah’ı sevindirir. Bunlar manevi olduğundan gözle görülmez ve zahiren tam yapılamaz ancak tasavvuf kurallarıyla yerini bulurlar. Onun için tasavvuf her Müslümana lazımdır. Çünkü manevi olan ilimlerle amel yapılmadığı zaman zahiri amellerde yerini bulmaz. Yani tam iman etmiş sayılmayız.

Kim bir sevap işlerse ona Allah katında on kat sevap yazılıyor. Kim de bir günah işlerse ona da bir günah yazılıyor.Allah öyle merhametlidir ki bir sevaba on kat verirken, bir günaha on değil de bir günah yazıyor. Allah, burada Peygamber ümmetine ne kadar çok değer vermiş ve bize ikramda bulunmuştur. Bunun kıymetini bilmeliyiz.

Eğer bize de bir sevaba bir sevap yazılsaydı, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna çok fakir olarak çıkacaktık çünkü diğer ümmetlerin ömrü çok uzundu, bin sene yaşıyorlardı ve hep ibadet ediyorlardı. Bizim ömrümüz ise ortalama 60-70 yıldır. Bu kısacık vakitte ne yapabilir ki insan? Bu nedenle Allah, Hz. Peygamber’in hürmetine bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini vermiştir ki kıyamet gününde diğer ümmetlerden daha çok sevabımız olsun. Yani Allah bize fırsat vermiştir.

Bundan sonra insan kendisine tehlikeli olan 4 şeyi bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir. Birincisi, şeytan ve şeytanın istekleri, ikincisi nefs ve nefsin istekleri, üçüncüsü heva ve istekleri, dördüncüsü dünya ve dünyanın istekleri…

Düşmanımız olan şeytana kıyamet gününde ateşten bir elbise giydirilecek, başında ateşten bir taç olacak, elleri ve ayakları kulp ve zincirlerle bağlanmış bir şekilde getirilecektir. Şeytan için cehennemde bir minber kurulacaktır. Şeytan minberin üzerine çıkacak, Kafirler ve dünyada kendisine uyan kimseler şeytana şöyle diyecekler:

“Ey Mel’un! Bizi doğru yoldan sen saptırdın!”

Şeytan da onlara şöyle cevap verecektir:

“Şüphesiz Allah! Gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de size vaadde bulunmuştum. Fakat vaadimi bozdum. Benim sizin üzerinizde bir nüfuzum yoktur. Fakat sizi sapıklığa çağırdım. Siz de bana uydunuz. O halde beni kınamayın, nefsinizi kınayın. Artık ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Daha önce beni Allah’a orta koşmanızı reddediyorum. Elbette zalimlere can yakıcı bir azap vardır.” (İbrahim,22)

Buradan da anlaşılacağı üzere bizleri Allah’a asi olmaya çağıran sonra insanı yarı yolda bırakan şeytanın peşinden gitmenin ne kadar da yanlış olduğunu anlıyoruz.

Kişi, kendi düşmanına karşı uyanık olmalıdır. Bazı evliyalara: “Şeytanla aranız nasıldır?” diye sormuşlar. Onlar:”Hayır, şeytandan hiç haberim yoktur.” Demişler. Tekrar: “Peki siz ne ile meşgulsünüz, o sizin düşmanınız değil mi?” diye sormuşlar. Onlar: “O bizim düşmanımızdır ama biz bütün kainatın yaratıcısıyla beraberiz. Biz şeytanı ne yapacağız?” diye cevap vermişler.

Gerçekten bir insan, tam olarak Allah’a sığınmışsa hiçbir şey ona zarar veremez çünkü her şey Allah’ın emri altındadır. İnsanın kalbindeki merakı Allah’ın rızası olmalıdır? Allah benden razı mı?

İnsanın bir başka düşmanı da nefistir.

“Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum çünkü nefs şiddetle kötülüğü emreder.”(Yusuf,53)

Allah’ın peygamberi dahi böyle buyurmuştur çünkü nefsin istekleri daima şehvani, zevkü sefa ve günahlara meyilldir, isteklidir. Ona uymak da insanı helak götürür.

Ebu Musa el-Eşari’den rivayetle peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“(İbadetlerini bırakıp) kalbini tamamen dünyaya kaptıran, ahiretini yıkmış olur. Kalbini ahirete bağlayıp kendini ibadete veren, dünyasına zarar vermiş olur. Artık siz baki olanı, fani olana tercih edin.” (Ahmed bin Hanbel, Bezzar, İbn Hıbban, Hakim, Beyhaki)

Allah, hepimize akıl vermiştir, düşünelim 😊“O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takip etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Mu’minun suresi,80.ayet)

Ahiret hazırlığımızı yapmak için de dünyada iyi kimselerle birlikte olalım. Dünyada iyi arkadaşlarla beraber olmak insan için ahirette çok karlıdır. İyi kişilerle beraber olmanın getireceği faydaya örnek olarak Ashabı Kehf’in köpeğinin hikayesini gösterebiliriz. Ashabı Kehf dinlerini korumak için zalim hükümdarlardan kaçtılar ve bir mağaraya sığındılar. Bir çobanla Kıtmir ismindeki köpeği de onlara katıldı. Uyudular. Uyanınca birbirlerine ne kadar uyuduk diye sordular. Birisi bir gün, birisi üç gün, birisi bir hafta, birisi de sabah yattık işte akşam oluyor bir günün yarısını uyuduk dedi. O zaman Allah kudretiyle köpeği konuşturdu.

Köpek: “Ben size ne kadar uyuduğunuzu söyleyeyim mi?” dedi. Onlar da: “Söyle!” dediler. Köpek de: “Üç yüz küsür sene uyudunuz.” Dedi. Bunun üzerine Kıtmir’e: “Sen bunu nereden biliyorsun?” dediler. O da: “Ben hiç uyumadım ki.” Diye cevap verdi. “Niye uyumadın?” diye sordular. O da: “Eğer uyusaydım, uykudayken beni bırakıp gidersiniz diye uyumadım.” Dedi.

Bu köpek Allah’ın evliyalarından ayrılmadığı için cennetlik oldu. İşte bu hayvan Allah’ın evliyalarından ayrılmak korkusundan üç yüz küsür sene uyumadı, onları uyanıncaya kadar bekledi çünkü uyursa onu bırakacaklarından korkuyordu. İşte bizim de Allah’ın dostlarından ayrılmamak için elimizden gelen bütün fedakarlığı yapmamız lazım 😊 Allah, o köpeği insandan daha aşağı derecede yaratmıştır. Öyleyse bizim daha fazla gayret göstermemiz, Allah’ın dostlarından ayrılmamamız lazımdır.

Kötü kişilerle beraber olmanın getireceği zarara da örnek olarak Nuh aleyhisselam’ın oğlunu verebiliriz. Nuh aleyhisselam Ulu’l Azm peygamberlerdendi. Oğlu, peygamber oğlu olmasına rağmen babasına iman etmedi. Bunun sebebi ise kötü arkadaşlarla beraber olmasıydı.

Kötü kişilerin huyları da kendileriyle beraber olanlara geçer. Mesela bir insan hiç hırsızlık yapmamış bunu aklından bile geçirmemiş olsa bile, hırsızlarla arkadaşlık yaparsa günün birinde o da hırsızlık yapacaktır.

Hz. Ali şöyle demiştir: “Allah katında insanların en hayırlısı ol, nefsine karşı ise insanların en kötüsü ol.” İnsan kendini ne kadar okyanusta su misali görürse Allah katında o kadar makbul olur ancak ne kadar büyüklük taslarsa Allah katında o kadar alçalır.

İbrahim Ethem, Allah’a yönelmeden önce bir gün atına biniyor ve avlanmak için çölün yolunu tutuyor. Çölde şaşıkn şaşkın dolaşıyor ve ne yapacağını bilmez bir halde dolaşıyordu. Bu hal içinde muhafızlardan ayrı düşüp uzaklaşmıştı. Bu sırada: “Ey İbrahim! Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emir olunmadın!” diye bir ses duydu ama duymazlıktan geldi. Sonra be sesi ikinci defa işitti. Üçüncü seferinde ise oradan uzaklaştı ve yine duymazlıktan geldi. Dördüncü seferinde: “Ey İbrahim! Başkaları seni uyandırmadan evvel kendin uyan! Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emir olunmadın!” diye bir ses duydu. Bu hitabı işitince birden iradesi gider ve aniden önüne bir ceylan çıkar. Hemen ona yönelince ceylan dile gelerek: “Bir biçareye ok atıp onu avlamak için mi seni yaratmışlardır? Bundan başka bir işin yok mu?” dedi. İbrahim bin Ethem:

Bu ne hal böyle!” deyip yüzünü ceylandan çevirdi ama ceylandan işitmiş olduğu sözlerin aynısını bu defada eğerinin kaşından işitti. Bu nidalardan sonra padişahlığı bırakıp Allah’a yöneldi.

Bu nida sadece İbrahim bin Ethem’e değil aynı zamanda bizleredir, düşünelim.

Derleyen/hazırlayan: Betül Çevlik